Yıldıray OĞUR
“O sırada Alaattin Kanat birdenbire, 'Ne oluyoruz, ne oluyoruz' diyerek anormal bir hâle girdi. 'Ne oldu' diye sordum, 'Sabri Ok… Sabri Ok…' dedi, şaşkınlıkla. PKK’lı Alaattin Kanat, cezaevindeyken itirafçı olmuştu. Sabri Ok ise PKK’nın cezaevleri genel sorumlusuydu…
İşletme sahibi (Ankara Söğütözü Saklıbahçe Parkı) Ahmet Dokumacı, çok cesur ve insancıl bir kişiydi. 'Heyecanlanmayın, o şahsın yanındakiler MİT’çiler dedi. Şu masalara oturanlar da sizin İstihbarat polisleri' diyerek iki üç kişiyi işaret etti. O gün MİT, görevlileriyle Sabri Ok’u birlikte görünce, PKK terörüne siyasi çözüm arandığını anladım ve büyük mutluluk duydum. Ancak istihbarat polislerinin MİT görevlilerini takip ediyor olmasına da üzüldüm...”
Uzun alıntı Emniyet İstihbarat eski Daire Başkanı Sabri Uzun’un İN kitabından…
2005 yılında 20 yıllık hapis cezasını tamamlayıp Kandıra Cezaevi’nden serbest bırakılan PKK’nın cezaevleri sorumlusu Sabri Ok cezaevinden çıkar çıkmaz ne yapmıştı biliyor musunuz? Askere gitti… Manisa’da askerliğini yaptıktan sonra Kürt siyasetinin başına geçmeye hazırlanırken MİT, adı daha sonra Oslo Görüşmeleri olarak geçecek ilk temasları onunla kurmuştu. Bu temasların ilk somut sonucu olarak 2006 yılı Ekim ayında PKK ateşkes ilan etti. Ateşkes, mitingler, muhtıralar, cinayetlerle karışan 2007 yılında bozuldu. Sonra üç ayrı şehirde itirafçılar üzerinden davalar açılıp, Sabri Ok köşe sıkıştırıldı. O da Nisan 2007’de pasaportuyla Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldı.
Çözüm sürecinin 10 yıllık görüşme tarihinde bir sayfanın daha kapanması. Sonra başka bir sayfadan aynı müzakerelerin devam etmesi. Son 10 yılın hikâyesi böyle.
2005 yılında Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır konuşması, basit bir konuşmadan ibaret değildi, daha öncesinde Erdoğan’ın talimatıyla MİT de PKK’yla görüşmelere başlamıştı.
2005-2015. Tam 10 yıl oldu. Türkiye’den davalarla gönderilen Sabri Ok yıllar sonra Oslo Görüşmeleri’nin devamında devletin karşısına masada çıktı.
Hatta sızdırılan 2010 tarihli Oslo Görüşmesinde bir ara masada şöyle bir sohbet bile olmuştu:
“Mustafa Karasu: Ben şuna inanıyorum devlet istesin şu anda bizi uçağınıza alıp götürebilirsiniz isteseniz.
Afet Güneş: Kesinlikle. Ben diyorum gelin götüreyim.
Mustafa Karasu: İsterseniz götürürsünüz.
Afet Güneş: Götürürüm tabii.
Afet Güneş: Şu an götürürüm yani bir sakınca yok.
Mustafa Karasu: Demek ki o zaman önderlikle görüşme sorunu da yok.
Sabri Ok: Benim hakkımda iddianame hazırlandığı söyleniyor. Bir tarafta kapatılırken bir tarafta açılıyor.
Afet Güneş: Hep söyleniyor yani. Bir dosyanın tamamlanması adına yapılan operasyonlar.
Mustafa Karasu: Sabri arkadaş hakkında dava açılmış. Niye açılıyor biri kapatılırken. Şimdi Sabri arkadaşı gönderebilir miyiz.
Sabri Ok: Karasu’yu göndereceğiz.
Afet Güneş: Karasu yeter bize.”
Bu samimi konuşmaların üzerinden de 5 yıl geçti.
Tam 10 yıldır da MİT çözüm için PKK’yla görüşüyor.
Habur’dan sonra da, Reşadiye Baskını’ndan, Uludere Katliamı’ndan sonra da devam etti görüşmeler. Erdoğan’ın siyaseten arkasına durmasıyla, herkesin bitti artık dediği her olaydan sonra yeniden bir yerden başladı. Ve bugün sonuna doğru yaklaşıyoruz.
Sonuna doğru, ama öyle anlaşılıyor ki iyi bir son bu.
Yakın zamanlarda Kandil’de görüşmeler yapmış Kürt çevrelerinde çok iyi tanınan bir gazeteci “Kandil yeniden Oslo’daki gibi masada mı olmak istiyor, o yüzden mi direniyor çözüme” soruma şöyle cevap verdi:
“Kandil’dekilerin devletle görüşmediği bir konu kalmadı ki! Yıllardır en küçük detayına kadar her şeyi konuştular, Azerbaycan’daki Kürtlerin sorunları bile konuşuldu.”
Onun izlenimi Kandil’in de beklenenin aksine çözüm fikrine, fikren ve psikolojik olarak hazır olduğu. Siyasi kadroların Türkiye’ye dönüp siyaset yapmak istediği…
Kandil de PKK’nın uluslararası bir aktör olmak, terör listelerinden çıkmak için Türkiye’de silahlı mücadeleye son verip, siyasileşmesinin en doğru yol olduğunu görüyor.
Benzer bir değerlendirmeyi ve aynı iyimserliği Genç Siviller’in toplantısında konuşan Selahattin Demirtaş da paylaşıyordu.
Hükümet cephesinde de hava benzer. Çözüm sürecinden sorumlu Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan geçen hafta “İyi bir noktadayız. Ben de önümüzdeki günlerde, haftalarda güzel şeyler olacağını düşünüyorum” demişti. Dün Başbakan Davutoğlu da parti grubunda “Çözüm sürecinde güzel gelişmeler olacak” diyerek iyimserliği sürdürdü.
Dün, Öcalan’ın Kenya'da yakalanışının yıl dönümü olan 15 Şubat için (PKK’ya göre Uluslararası Komplo’nun yıl dönümü) konuşan KCK liderlerinin açıklamalarında da Türkiye’ye ya da hükümete yönelik dikkatli bir dil kullanılmış olması önemliydi. Önemliydi çünkü sadece bir ay önce Alman Die Zeit gazetesine konuşan Cemil Bayık öyle laflar etmişti ki, Alman gazeteci bile sonunda dayanamayıp “Barış görüşmeleri yürüttüğünüz bir ülke hakkında böyle mi konuşuyorsunuz?” diye sormuştu.
Dünün çözüm sürecinde pozitif havayı sürdüren gelişmelerden biri de Davutoğlu başkanlığında yeniden toplanan Çözüm Süreci koordinasyon toplantısıydı. Yazı yazılırken hâlâ sürüyordu toplantı. Toplantıdan dışarıya yansıyan tek kare fotoğrafta herkesin gözü ise herhâlde masanın en ucunda bir yerde oturan MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın üzerindeydi. Son kez katıldığı toplantıda masada oturanlar içinde konuya en hakim insanların başında gelmesine rağmen masanın en ucunda oturmasının sebebi demokrasi. Çünkü masada onun önünde karar verici pozisyonda çok sayıda bakan ve seçilmiş siyasetçiler oturmaktaydı.
Dün Hakan Fidan’ın istifasıyla ilgili en dikkat çekici yazıyı yazan Fadime Özkan’ın dediği gibi:
“Öcalan’ın Nevroz’da yapacağı çağrıyla birlikte müzakere edilen başlıkların hayata geçirilmesi safhası başlayacak. Süreç masadan sahaya inecek. Sahada çalışmak içinse bürokratlardan çok Meclise, siyasete, sivil topluma ve hukukçulara iş düşecek. Hakan Fidan’ın siyasete geçişini özellikle bu açıdan değerlendirmek gerekir o yüzden. Süreç siyasi-hukuki alana havale edilmişken müzakereleri bizzat gerçekleştiren ve meselenin tüm detaylarını iyi bilen bir kişinin bürokraside atıl kalması siyaseten israf olurdu asıl. O yüzden verilen karar, en doğru karardır. Fidan’ın başladığı işi bitirmesi için 'ada'da değil 'saha'da yani 'meclis'te olması icap eder...”
İstihbaratçılar 10 yıldır PKK’yla görüşüyor. Hakan Fidan 6 yıldır bizatihi bu görüşmelerin içinde. Öcalan’la o kadar çok görüştü ve bi ara oğlunun “bir daha o adamla görüşme baba” dediği bile yazıldı.
Ama iyi ki oğlunu küstürme pahasına bu görüşmeleri sürdürmüş. Çünkü o görüşmelerle çözüm süreci olgunlaştı, büyüdü. Çözüm süreci artık gizli kapılar ardında yürütülen bir istihbarat faaliyeti değil.
Erdoğan’ın sonuna kadar arkasında durduğu Hakan Fidan’ın ve ekibinin istihbarat maharetiyle yürüttüğü diyalog ve karşılıklı ikna süreci neticelendi. Devletin, anayasadaki vatandaşlık tanımını değiştirmek de dahil demokratik anayasa, PKK’lılara demokratik siyasetin önünü açma, yerel yönetimleri güçlendirmeden oluşan teklifi masaya kondu ve buradan bir sonuç alındı.
Artık siyasi karar alma, bu kararların yasama, yürütme ve yargıda gereğini yapma ve uygulama aşamasına gelindi. Zaten yıllardır süren bu görüşmelerde ya artık bu aşamaya gelinmiştir, ya da devletin teklifi, PKK’nın cevabı uyuşmamaktadır ve çözüm süreci daha fazla İmralı kosterlerini yıpratmadan, motorin harcamadan bitirilir.
Ama görülen, bu aşamaya gelindiğidir.
Zaten hükümet, çıkardığı kanun ve HDP’yle yürüttüğü diyaloglarla çözüm sürecini istihbari bir faaliyetten siyasi bir meseleye dönüştürme yolunda epeyce yol aldı.
İşte tam bu aşamada bu sürece bir bürokrat olarak en hakim olan Hakan Fidan’ın istifa edip, siyasi karar alıcılar arasına girmesi çözüm sürecini sekteye uğratmaktan çok, sürecin siyaseten tamamlanmasına katkı sağlar. Sadece Hakan Fidan değil, yine sürecin her tıkandığı anda yaptığı temaslar ve bulduğu çözümlerle sürecin gizli kahramanlarından biri olan Adalet Bakanlığı Başmüşaviri Adnan Boynukara’nın da siyaset için istifa etmesi, barışın siyasette temsiline büyük katkı yapacaktır. Tabii en büyük katkı HDP’nin yeniden Meclis’e girmeyi başarmasıdır. Parti olarak ya da son anda karar değiştirip yeniden bağımsız adaylarla…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çözüm süreci ve paralel yapıyla mücadele sırasında Hakan Fidan’ın görevinin başında kalmasını istemesi, hem çözüme, paralel yapıyla mücadeleye verdiği önemi, hem de 30’lu yaşlarda İran nükleer müzakerelerine, Oslo çözüm masasına gönderdiği, 40 yaşında MİT’in başına getirdiği Fidan’a olan güvenini gösterir. Sadece kraldan çok kralcı gazetecilerin ve umutlarını kriz, çatlak avcılığına bağlamışların gördüklerini değil… İstifasını bile 7 Şubat’a denk getirip mesaj vermiş birinin, pek çok kişiden önce paralel tehlikeyi görmüş, uyarmış, bunun bedelini de ödemiş iyi bir bürokratın mevzisini ganimet için erkenden terk eden okçu olduğunu ya da yorulduğunu da zannetmiyorum.
Ayrıca Hakan Fidan emekli asker, istihbaratçı, güvenlikçi bir bürokrat olmasına rağmen, özellikle sızdırılan Oslo Görüşmelerinde duyulduğu gibi, çözüme ve demokratikleşmeye inanmış iyi bir demokrat olması da çözüm sürecinde atılacak adımlarda siyasette motive edici, ikna edici rol oynayabilir.
Neyi kastettiğimi yine o ses kaydından dinleyelim:
Sabri Ok: Mesela çok açık söylüyorum yüzde on barajı Kürt meselesi içindir hepsi de uzlaştı.
Hakan Fidan: Kesinlikle kesinlikle.
Sabri Ok: Seçim döneminde tüm partiler anlaştılar DTP’nin aleyhinde karar çıkarttılar.
Hakan Fidan: Kesinlikle uzlaşırlar.
Sabri Ok: İşte bu.
Hakan Fidan: İşte ben de onu anlatmaya çalışıyorum Sabri bey.
…
Hakan Fidan: “İktidar beş sene önce dedi ki: Biz, yerel yönetimler yasasını geçiriyoruz belli şeylerin mahalli teşkilatlarını kaldırıyoruz. Milli eğitim şunlar bunlar bakanlıklarını kaldırıyoruz, valiliklere ve belediyelere veriyoruz. İlk önce valiliklere uzun vadede belediyelere gidecek. Aslolan şudur yani şimdi Hakkari’de yol yapılacak Ankara’dan devlet planlama teşkilatından görüşülüp şeye çıkıyor işte Çemişgezek’te ne olacak şurada ne olacak. Bu adamı şimdi öğretmen alacaksınız oradaki valiliğe kontenjan verilecekti. Valilik bu öğretmeni alacak adam oraya gidecek kardeşim bilinçli olarak geliyor ben burada öğretmenlik yapacağım. Daha sonra adamın tayin derdiyle başka yerde başka pozisyon açılır oraya gitmek ister o ayrı. Biz bunu yapamadık yani cumhurbaşkanı iki defa geri çevirdi. Aldı anayasa mahkemesine götürdü o zaman kaldı gitti. Şimdi bu son derece verimliliğe dayalı bir şeydi. Hani bunun siyasi ideolojiyle falan filan da alakası yok, aklın yoludur bu...”
Aklın tek bir yolu yok. Ama siyasetin, demokrasinin aklın en iyi yolunu bulmak için iyi yol olduğu kesin…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025